28 Nisan 2012 Cumartesi

Bisikletle göl kıyısında sabah...


Bir gün önceden bu turu yapmaya karar vermiştim, Sapanca gölünü turlayacaktım, bu sırada 15-20 gün önce ısmarladığım deri selem de gelmesin mi? Çocuksu bir hevesle ertisi sabahı beklemeye başladım. Yalnız gidecektim, bisikletim ile ben başbaşa bir bahar sabahı yaşayacaktık. Sabah 06.10 'da kalktığımda hava puslu, serin ve kuruydu. Güzel bir kahvaltı ve hazırlıklardan sonra yol önüme serilmişti artık, sessizce yola çıktık bisikletimle ;



 Beni yollarda bugün 92 km. taşıyacak küheylanıma yeni semeri( sele) de monte edilmişti, ilk alışkanlık oluşmadığı için pek rahat olduğunu söyleyemem ama bu selelerin tüm dünyada uzun turcuların tercihi olduğunu da belirtmeliyim.


Sabah 07.00' de evden çıkmıştım, serin, puslu, dingin, sessiz  köy yollarından bisikletimi sürerek, 1.5 saat sonra Maşukiye'yi geçmiştim bile.
Yollarda bir çok köpekle karşılaştım, boş arazilere terkedilmiş, sahipsiz, çaresiz gibiydiler. Bir köylü kestiği uzun bir ağacı bisikletiyle taşımaya çalışıyordu, bisikletin işlevselliğini kanıtlarcasına.



Maşukiye'den sonra gölün güney kıyısını takip ederek Sapanca kasabasına uzanan toprak, stabilize, asfalt karışımı yolu takip etmeye başladım. Bu dar yolun yanında otoban ve demiryolu da bana eşlik etti ben istemesem de.


Göl kenarı boyunca uzanan birçok piknik alanı var, suya dalıp-çıkan iki yaban ördeği dışında henüz kimsecikler yok.
Sabah serinliğinde, puslu, ıssız göle bakıyorum; ne kadar dingin, değişmez ve kararlı görünüyor. Kırılgan, öngörülmez ve kararsız yaşantımın son ayında yaşadıklarımı düşünüyorum; aniden çıkan hastalığım(doktorcası:hemoroid, halk dilinde basur), doktorun ameliyat demesi ve kolonskopi istemesi, benim bunları reddetmem,ısrarla ilaç ve sıcak suya oturma rituallerim, yaptığım uzun yürüyüşler, sonunda bisiklet selesine oturacak ve uzun turlara başlayacak kadar iyileşmem.
Güçlü bir duruş sergilemiş ve çaba göstererek iyileşmiştim. Yaşamın uyarıları: kendine fazla güvenme, aşırılıktan kaçın, dengeli ol ve  ''kendini bil.''  sonrası ''Sabır ve Şükür''


Bir balıkçı sandalı ile sessizce açılıyor göle, yalnızca kas gücüyle hareket ediyor tıpkı benim gibi, okul filikası ile kürek çekerek Kanlıca'ya yoğurt yemeye gittiğimiz eski günleri hatırlıyorum.


Yolum Sapanca'ya doğru yeşillikler içinde böylece uzanıyor, buyur seninim dercesine, bu sırada hiç tren geçmiyor.


Sapanca sahiline 10.00 gibi varıyorum, incik-boncuk ve turistik eşya satan yöre esnafı standlarını açmak için hummalı bir çalışma içindeler. Kartepe'nin eriyen kar suları fazla gelmiş, göl de çareyi taşmakta bulmuş.

Sandallar,-güzel ve asiller- gölün içinde bekleşiyorlar, geri planda deniz bisikleti denen, çirkin, dengesiz, plastik su araçları müşterilerini bekliyor.
Göl kenarında bir süre oturup, fotoğraf çekip, dinleniyorum.


Dönüş yolunda fotoğraflıyorum bu at ve minik, meraklı tayını.


Yol boyunca sık sık yukarıdaki çirkin(bana göre) manzaralarla karşılaşıyorum. Bu yemyeşil doğa da öylesine hunharca bir kıyım var ki ; yeşili görmek, doğayla birlikte yaşamak, temiz hava solumak adına ağaçlar betonla değiştiriliyor, geri dönülmez bir yola giriliyor.  Yapılaşma ve buna bağlı olarak orman kıyımı korkunç, yığınların yok ettiği İstanbul'un doğasının faturası şimdi buralara çıkartılıyor. Büyük şehir kaçkınları bu doğaya saldırıyorlar anladıkta niçin beton, neden doğaya uyumlu prefabrik ve ahşap değil?  Neden buraların belediyeleri direnemiyor bu yapılaşmaya?


Maşukiye'deki çiçekçime de uğruyor ve fırından aldığım poğaçaları yiyorum, sonsuz renklerin eşliğinde.


Suadiye civarındaki sanayi atıklarını sapanca gölüne taşıyan bu derecik,aynı zamanda hafta sonlarını balık hobisiyle değerlendirmek isteyen yöre sakinlerine de,balık umuduyla bekleşme olanağı sağlıyor. Balıkların bu kirli ortamda yaşamaları bir şansken, oltaların şamandıralarına ölgün bakışlar atan balıkçıların onları yakalamaları nedir bilemiyorum.


Bir ufaklık yakaladığı küçük balıkla bana poz veriyor,benim isteğimi kırmayarak , bugün gördüğü en ilginç giyimli insana baktığını düşünüyor sanıyorum.


Bu fotoğrafta arka planda Kartepe'nin zirvesi nazlı bir şekilde kendini gösteriyor, bugün hava manzara çekimine uygun değil kardeşim, benim ihtişamımı yansıtamazsın pozuna der gibi.

Sonuçta 12.30'da eve varıyorum. Yarım günde çok güzel bir gezi ve spor yapmış oluyorum.
Ben bu etkinliği bitirirken güzel insanlar motorlu taşıtlarıyla kahvaltı mekanlarına akıyor, saygı duyuyorum, ancak sen nasıl böyle göbeksiz ve fit bir insansın arkadaş diye sormamaları kaydıyla.
Yolunuz açık olsun.

4 yorum:

  1. Yeni selen hayırlı olsun Coşkun Abi. Güzel fotoğrafların ve anlatımınla süslediğin gezin tadınmaz yenmez kıvamında olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selamlar Ali, güzel yorumun için teşekkürler, selemden çok memnunum yeni olduğu için biraz sert olsa da zamanla şekillenecek umuyorum.
      Yolun açık olsun.

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. Yavuz selamlar,nerelerdesin,görüşemiyoruz.

      Sil