21 Kasım 2009 Cumartesi

Yazdan kalma bir günde...


Biz dostum Serhad ile Ereğli köyünde buluşmayı alışkanlık haline getirdik. Ben Karamürsel'e doğru pedallıyorum. O, Eskihisar'dan Topçular'a geçip buluşma noktamıza pedallıyor. Ortada buluşuyoruz adeta. Karamürsel sahilinde kahve molası verip, Ereğli köyüne pedallıyoruz. Dingin, sessiz ve sakin sahildeki çay bahçesinde simit eşliğinde çaylar, öylesine sohbetlere (Kültür birikimi aramayın bu sohbetlerde ! ) ortak ediliyor. Kimi zaman bu küçük balıkçı köyünün alçak tavanlı balık evinde, hamsi tava yediğimiz de oluyor. Martılar, karabataklar ve ismini bilemediğim deniz kuşları ihtiyar balıkçının ağlarına eşlik ediyor. İzmit körfezi fon oluyor manzaramıza. Gün bitiyor ve vedalaşıp dostça, ters yönlere pedal basıyoruz, dinlenmiş, mutlu...

Hep güzellikler yoktu yolumda, deprem sonrası terkedilmiş betonarme binalar; arkalarındaki yeşil doğaya ve önlerindeki mavi denize inat, gül bahçesinde diken olmaya devam etmekteler...

Kara renkli şirin Karabataklar kıyılar da sabah kahvaltısı derdindeler topluca...

Ulaşlı sahilinden bir kesit...

Ereğli köyü balıkçı barınağında bir tekne dinleniyor, gece balık avlamıştır, yorgundur.


Küçük iskelede iki genç sevgili konuşuyor ve sarılıp birbirlerine kumlarda yürüyorlar...




Bisikletim dinlenmek ister gibi dayanmış ağaca, ben olmasam gelemezdin sen buralara...


İhtiyar balıkçı ağ atıyor denize, bereketli olsun diye bağırmak geçiyor içimden.




Bir martı doğasında olan ustalıkla süzülüyor göklerden denize...




Ve dönüş yolunda soluklanıyorum, Roma generalinin mezarı başında... Bol bol fotoğraflıyorum detaylıca. Kitabesinde yazanları bir yerel gazete de okumuştum ama hatırlamıyorum.(Halıdere çıkışında yol kenarında, 15-20 yıl önce yol kazısında gün ışığına çıkartılmıştı. İçinde bulunanlar İzmit müzesinde. )
Not: Bu mezar lahdi hakkında google'da pek bilgi yok, daha detaylı bilgi toplayıp ilerde yayımlayacağım.
Yolunuz açık olsun...

1 yorum:

  1. Halıdere çıkışındaki mezar 70'li yıllarda da oradaydı gibi hatırlıyorum. Ereğli, hem nostalji yaşatıyor, hem de çay bahçesinin havası, hitap ettiği popülasyon hoşuma gidiyor. Herkes kendi sade dünyasında. "Kültür" iğnesine de "eyvallah" diyorum. :)

    YanıtlaSil