16 Eylül 2011 Cuma

Gökçeada (İmroz) bisiklet turu



 Keşan'lı bisiklet tutkunu(Doçek grubu) arkadaşlar 11.eylül -pazar günü Gökçeada'ya bir tur düzenlemeyi planlıyor ve bizi de davet ediyorlar. Arkadaşım Serhad -gidelim mi, gelir misin? diyor.
Ve macera başlıyor;




 10.Eylül-Cumartesi; Öğle vakti güneşin dik ve yakıcı olduğu bir saatte evimden bisikletimle çıkarak 43 km uzaktaki Topçular'a pedal basıyorum. Sırtımda sırt çantası var, beni çok rahatsız ediyor. Arabalı vapurla (3.5 tl) Eskihisar'a 45 dk. da geçiyorum. Arkadaşımın kale üstündeki evine varıyorum. Üstümü değiştirip, onun arabasıyla hemen hareket ediyoruz. Beş saati aşkın yolculuktan sonra, Keşan'a varıyoruz. Hava karardı, biz konaklayacağımız öğretmen evini ararken, arabanın arkasına asılı bisikletleri gören Rahman adında Keşanlı, Matematik öğretmeni ve bisikletli arkadaş, bizi farkediyor ve yardımcı oluyor. İki akşam konaklama için ödeme yapıyoruz.(Gecesi:1 kişi 20 tl) Daha sonra diğer arkadaşlarla da(20 yi aşkın katılımcı) tanışıyoruz.Küçük kasabanın rahat,samimi, neşeli, dost insanları...



Pazar sabahı uykusuz geçen gecenin ardından gün ışımadan (5 gibi) kalkıyoruz ve Keşanlı grupla birlikte çorbacıya gidip kahvaltımızı ediyoruz. Paça çorbası içiyorum. Misafirperver Keşanlı dostlar bize para ödettirmiyorlar.
Saat 06 da arabalarla Keşan'dan hareket edip Gelibolu-Eceabat üzerinden arabalı vapura binmek üzere Kabatepe (saroz tarafında) limanına varıyoruz. Arabalı vapur saat: 08.00'de hareket ediyor.



Arabalı vapur 1.5 saat süren, sohbetler ve denizi seyretmeyle geçen seyrin ardından bizi adaya ulaştırıyor.Biz adaya inince anakara yönüne gitmek üzere vapur adadaki yolcularını alıyor,motorsikletli bir grup dikkatimi çekiyor. Sanırım gece adada konaklamışlar.
 an sonra bisikletler tura hazırlanıyor.

Hazırlıklardan sonra, 20 yi aşkın bisikletli neşe içinde,tek sıra konvoy halinde, güney-batı yönünde, daha önce görmediğim adanın içlerine doğru akmaya başlıyoruz. Gidiş-dönüş tek yol, dar ve emniyet şeridi yok. Araç trafiği az olduğundan fazla güçlük çekmeden Gökçeada ilçesine- adanın merkezine ulaşıyoruz. Burası çirkin binaların olduğu, deniz görmeyen bir çukurda kurulmuş , alışverişlerimizi edip yola devam ediyoruz. Yol boyu başıboş geziyor görünümü veren koyun ve keçilere rastlıyoruz. Çok yaşlı zeytin ağaçlarından oluşan zeytinlikler, bakımsız ve terkedilmiş gibi. Baraj göletinin kenarında durup, biraz soluklanıyor, fotoğraflar çekiyoruz.

Yaklaşık 20 km. süren inişli-çıkışlı bir bisiklet seyriyle Dereköy 'e varıyoruz. Anılarla yüklü yaşlı çınar ağacının gölgesindeki kafede soluklanıyoruz. Burada yiyecek alınacak pek bir yer yok ve ben acıktım, keşanlı bir dostum fazla yaptırdığı tostunu bana ikram ediyor. Çaylar eşliğinde sohbetleri koyulaştırıyoruz. Gelinen yolun kritiği, şakalar eşliğinde yapılıyor. Dereköy bir rum yerleşimi ve neredeyse tümüyle terkedilmiş, yoldan geçen arabalı ve çoğunluğu İstanbullu yerli turistler, köyde yaşam var mı diye bize soruyorlar, biz bilmeden yok desek bile kafeyi işleten genç birkaç rum ailenin kaldığını ciddi bir tavırla, düzelterek söylüyor. Arabalı yerli turistler, şaşkın bakışlarla bu yarı terkedilmiş adayı keşfe devam etme dürtüsüyle hızla uzaklaşıyorlar. Sanki aradıklarını bulamamışlar gibi, bu sakin ve zamanın durgun aktığı küçük adayı, hırsla ve aceleyle tüketiyorlar.


Adanın minik sakini.



Bizler sakince, bir zamanların bu büyük köyünün içlerine doğru, yürüyerek ilerliyoruz. Taş evlerin çoğunluğu boş ve yıkıntı halindeler. Arnavut kaldırımı taşlı sokaklarında bisikletlerimizle sessizce dolaşıyoruz.


Dereköy'de bir kilise.


Dereköy'ün çamaşırhanesi.





Zeytinli'de kahvehane, dibek sandalyenin arkasında.

Dereköy'den sonra aynı yoldan dönüşe geçiyoruz. Yolda inişte Ayhan arkadaşımız mıcırda kayarak bisikletinden düşüyor, minibüsle Gökçeada'ya gönderiyoruz.(Daha sonra bize katılıyor ufak sıyrıkları var- durumu iyi.) Yolumuzun üzerinde bir yamaca yaslanmış Zeytinli 'ye uğrayıp; dondumalı,sakızlı muhallebi yiyor ve dibek kahvesi içiyoruz. Zeytinli küçük bir köy, turistik ve bakımlı, çünkü insanlar sahiplenmiş ve oturan rumlar varmış.
Köyün panoramasını bir zeytin ormanı tamamlıyor, adına yakışıcasına.


Sakızlı muhallebi


Keşan'lı arkadaşlarla (Solda Mustafa Deniz, sağda Hakan Eşme) 



Zeytinli'de bir vitrin- yeni çekilmiş taze kahveler eşliğindeki sohbetleri duymak için kulak kabartıyorum ama nafile zaman- bu eski kahve değirmenleri gibi- öğütüyor herşeyi.



Daha sonra Kaleköy 'e varıyoruz. Burada isteyen arkadaşlar denize giriyorlar, ben girmiyorum, çünkü tuzlu bir şekilde durmak beni rahatsız edecek,biliyorum. Yılın büyük kısmını burada geçiren, emekli(sanırım), orta yaş üstü Ankara'lı bir çiftle biraz sohbet ediyoruz. Adadan memnun görünüyorlar. Dönüşe geçtiğimiz sırada benim bisikletin ön lastiği patlıyor, tamir ediyoruz.

Akşam yemeğini ucuz olsun diye Gökçeada'da bir Konya pidecisinde yiyoruz. Sergiledikleri grup tavrı ve saygılı birlikteliklerine hayran kalıyorum.



Saat:21.00'de kalkacak arabalı vapurumuzu beklemek üzere limana gidiyoruz. Hava kararıyor, ay gökyüzünde belirginleşiyor.



Kabatepe'ye, kuvvetlice esen poyrazın da etkisiyle 2 saatte varabiliyoruz. Keşan'a vardığımızda yeni günün ilk saatleri oluyor. Sabah erkenden evimize doğru yola çıkıyoruz.

Bu geziyi birçok olumsuzluğa rağmen sevdim, çünkü bilmediğim bir yerde ve ilk defa bir adada pedalladım. Ama herşeyden önemlisi birçok dost edindim, harika insanlarla tanıştım. Ha bir de Keşan'a gideceklere Çorbacızade'de enfes çorbalarından içmelerini tavsiye ederim.

Yolunuz açık olsun...

4 yorum:

  1. Sevgili Coşkun bey gezi mükemmel olmuş tüm katılımcılara saygılar sunuyorum bizlere bu zevki yaşattığınız için,tüm gezileriniz böyle olsun.Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Tebrikler Coşkun Hocam Daha İyi Anlatılamazdı...
    Musa GÜVEN / Keşan Doçek

    YanıtlaSil
  3. Eline, yüreğine sağlık Coşkun hocam.

    Sizleri tanımak, birlikte pedal çevirmek, sıcak sohbetlerle zamanın örgüsüne dokunmak ve bir arada olmak hepimizi mutlu kıldı.

    Bu keyifli anlatım ve fotoğraflar için çok teşekkürler.

    Serhad hocama da çok selamlar...

    YanıtlaSil
  4. Sizleri tanımak bizlere onur verdi.Bisiklet sporu sizler gibi anlayışlı sevecen arkadaş canlısı insanlar olduğu zaman dahada zevkli ve güzel oluyor.Bu işe samimi bir şekilde gönül verenlerinde sizler gibi olmasını dilerim

    YanıtlaSil