2 Mayıs 2010 Pazar

Bisikletli Adamın Ayvazpınar turu.

Haritada ön planda İzmit körfezi, Arka planda güneyinde Samanlı dağları.
Turun anlatımı;

Bisikletli adam pazar sabahı erkenden uyandı. Dışarıda sabah serinliği ve sessizliği vardı. Kızı için aldığı ve hızla serpilip büyüyen ördek yavrularının kümesini temizledi. Yemlerini verdi. Sularını tazeledi. Bahçedeki hamakta sallandı. Birlikte ailecek kahvaltılarını yediler. Ve güneş yükseldi, öğle vaktini geçti...
Bisikletli adam dün Nüshetiye köyüne pedallamış ve Hisareyn köyü yönünden müthiş bir hızla inmişti. Tırmanmayı seviyordu. Bir hedefe doğru yükselmek, ter dökmek, ufkunu ve panoramasını genişletmek... Kendini zorlamayı seviyordu. Bedeninin zorlandıkça güçlendiğini ve arındığını hissediyordu. Hedeflediği zirveye vardıktan sonra bir süre dinlenir, suyundan içer, ekmeğini yer, terinin kurumasını beklerdi. İnişe-tırmanmanın ödülü- geçerdi...
Dağ bisikletiyle evden çıkmıştı. İhsaniye yönüne hızla ilerledi. Hava çok güzeldi. Açıktı ve hafif bir poyraz esiyordu. İhsaniye deresinin batı yönüne geçti. Güneye döndü. Dere kenarını takip eden yol tatlı bir eğimle yükseliyor ve ona ısınma olanağı tanıyordu.
Evden çıkalı 12 km olmuştu. Yol aniden sağa sapıp dere boyunu terk etmeye karar vermişti. Rampalar başlamıştı. Bisikletin dişlilerini küçülttü. Tırmanmaya başlamıştı. Kalp atışlarının hızlanışı ve sesini duyuyor, alnından akan terlerin gözlerine süzülmesine engel olamıyordu.
İcadiye köyüne varmıştı. Köyün çocukları çekingen bir ilgiyle onu süzerken, köy çeşmesinden matarasını doldurdu. Yol boyunca birçok çeşmeye rastlayacaktı, su bol ve bedelsizdi. Bu köyde -İcadiye- böbrek suyu diye bir su vardı. Böbrek taşlarını erittiği rivayet olunuyordu. Sağ yönü gösteren tabelalarda,- Şevketiye ve Mesruriye köylerinden geçerek- 9 km sonra Ayvazpınarı' na ulaşılacağı muştulanıyordu. Kıvrıla kıvrıla yükselen yolda duruyor, suyunu içiyor, geride bıraktığı yolları izliyordu. Üç motorsikletli karşı yönden iniyorlardı. Bilecik ve İznik üzerinden geliyorlarmış, yol güzelmiş. Bahar çayırlarında inekler otluyordu.
Ufak bir koruluğa varmıştı. Yol kenarında yalaklı bir çeşme yapmak için çalışan iki kişi vardı. Selam verdi, işine kendini vermişlerin ilgisizliğiyle aldılar selamını... Bisikletli adam korulukta işedi, rahatladı. Meşe ağacının dibinde biraz oturup dinlendi, bir parça ekmek yedi. Dere boyu vadisindeyken yükseklerdeki köyler, artık kuşbakışı izleniyordu.
Yola çıkacağı sırada genç olanı sordu: -yolculuk nereye?-diye. Ayvazpınarı' na bisikletle çıkmanın güçlüğünü ve hatta anlamsızlığını anlatmak ister gibi: -anca akşama varırsın oraya, dedi. Bisikletli adam, karşılaştığı kişilerin yaptığı işi anlamlı bulmasını beklemeyi çoktan bırakmıştı. O bunu yalnızca kendisi için yapıyordu.
Şevketiye köyünden geçerken yol yapımında çalışan işçilere selam verdi, köpeklerden sakındı.
Köy pazar gününün tembelliği içindeydi. Ortalarda kimsecikler yoktu. Doğa yemyeşil ve sık ağaçlarla bezenmiş, kimi zaman ağaç tünellerinden geçiliyor. Bir-iki kilometre sonra Mesruriye köyüne geldi. Yol kenarında ormandan kesilmiş genç ağaç ölülerini traktörlere yükleyen köylülere selam verdi, zoraki ve şaşkın selamını aldılar. İleride bir köy evinin bahçesinde çalışan köylülerle biraz sohbet etti: - Bu köy laz köyü dediler, diğerleri genellikle gürcü köyleridir. Çit yapmak için ağaç kazık çakıyorlardı. -Bu rampaları bisikletle mi çıktın?, diye sordular. Bisikletli adam onaylayarak gururla gülümsedi.
Ayvazpınarı'na vardığında 23 km. olmuş ve tam 700 metre rakıma çıkmıştı. Köyün yeni yapılan, minaresiz, betonarme camisinde ikindi ezanı okunuyordu. Ama cemaat yoktu. Bu dağ köyü terkedilmiş gibiydi. Mustafa'dan başka ortalarda kimseler yoktu. Biraz Mustafa ile sohbet etti. Daha doğrusu o sordu, Mustafa gülümseyerek el-kol işaretleriyle anlattı, konuşamıyordu. Adını soran adama nüfus cüzdanını gösterdi. 40' lı yaşlarında cennetlik bir çocuktu.
Adam biraz daha ilerlese dağları aşıp İznik'e varabileceği yola bir süre baktı. İçindeki bu bilinmez yola devam etme arzusuna gem vurdu. Yazın bu yolu geçip İznik'e gitmeye karar vererek ve Mustafa'yla vedalaşarak, geldiği yoldan geri döndü. Eve vardığında güneş dağların ardına gizlenmişti. Bisikletiyle iki saatte çıktığı yolu, kırk dakika da inmişti...



Not: Son iki gün yapılan bu sürüşlerde yalnızca bisiklete odaklanmak için fotoğraf çekilmedi.

Yolunuz açık olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder