1. Kazımpaşa Turu:Geçen perşembe (1.Ekim) sabahı ani bir kararla bisiklet turuna çıktım. Akşam Serhad'ı aramış fakat çalıştığını öğrenmiştim. Fotoğraf makinalarımında pilleri boştu, yanıma almadım. Yola çıktım, İzmit yönünde ilerlerken nereye gideceğime hala karar verememiştim. Yol beni Kullar'a götürdü, rota kafamda şekillendi. Akmeşe-Kazımpaşa-Adapazarı yapıp geri dönecektim.
Kullar'dan sonra; her iki yanı ulu çınar ağaçlarıyla sarmalanmış, dar ve tehlikeli ama bir o kadar da güzel Çuhane caddesini geçtim. D-100'de ilerleyip sola geçip Akmeşe yoluna girdim. Yol dümdüz gidiyor ve beni bir sulama göletinin yanına getiriyor, kıyısında piknik yapanlar var. Hava çok güzel ve rüzgarsız. Rampalar başlıyor ve Karaabdülbaki ve Sapakpınar köylerini geçiyorum. Sapakpınar' da köy çeşmesinde mataralarımı dolduruyorum ve bir gençle sohbet ediyorum. Nereye gittiğimi soruyor ve yolum hoşuna gidiyor.
Bu civarda sık sık meşe koruluklarına rastlıyorum. Yol kenarında bir domuz ölüsü görüyor ve tedirgin oluyorum.
Nihayet yaklaşık 300 mt. tırmandıktan sonra bir petrol istasyonunun olduğu, Akmeşe kavşağına ulaşıyorum. Akmeşe'ye girmeyip ilerliyorum, iniş başlıyor. Virajlı yollardan hızlıca Adapazarı ovasına iniyorum. Ova solumda-kuzeyde, dağlar ve ardlarında Sapanca gölü sağımda düz yolda ilerliyorum. Kazımpaşa'ya varınca meşhur köftecisinde öğle yemeğimi yiyorum. Evden beri 50 km'den fazla gelmişim. Yemekten sonra 10 km. gidince trafik yoğunlaşıyor. Adapazarı'nın şehir trafiğinden bir an önce kurtulmayı isteyerek D-100'e giriyorum. Sapanca gölünü doğu-batı yönünde geçerek Uzuntarla'ya varıyorum. Ve Uzuntarla-Acısu-Suadiye yolunu takip ediyorum, yeşil-mavi beni sarmalıyor. Sabah giderken yolların o sakinliğinin aksine, ara yolları seçmeme rağmen öğleden sonra çılgın araç trafiğinden kurtulamıyorum. 120 km ve 6 saat bisiklet sürmüşüm.
2. Denizçalı Turu : Pazar günü (4.ekim), daha önce ailecek gittiğimiz ve dağ bisikleti yarışlarını seyrettiğimiz Denizçalı'ya tur düzenlemeye karar veriyoruz. Serhad Topçular'dan katılacak ve o çevreyi gezeceğiz.
Sabah 0800 gibi evden çıkıyorum. Pazar sabahı olmasına rağmen trafik yoğun. Rüzgar arkamdan ve hafif esiyor. Hızlıca Karamürsel'e ulaşıyorum. Yol yapımı var, sahilden şehir içine giriyorum. Karamürselliler pazar uykusunda, sokaklar ıssız. Poğaçacıya girip çay eşliğinde bir poğaça yiyor ve aldıklarımı paket yaptırıyorum. Biraz sohbettten sonra tekrar ana yola çıkıyorum ve Topçular'a 10.00'da varıyorum. Serhad, Cengiz ve Volki'yi görüyorum, selamlaşıp hal-hatırdan sonra Taşköprü yönüne pedal basıyoruz. Köprünün üstünden geçip güneye yöneliyoruz. Yol kenarında mola verip kahve içiyoruz, ve sonra Denizçalı 6 km. tabelasını görüp sola dönünce rampa başlıyor ve köyün içine kadar sürüyor.
Hava bulutlu fakat öğleden sonraya kadar yağmur tahmini yok.
Yine manzaralı bir tarla kenarında oturup birşeyler yiyor, dinleniyor, sohbet ediyoruz. Çevrede kestane toplayanlar var, ikram ediyorlar, kestane zamanı...Fevziye köyü görünüyor.
Yolda sohbet
Fevziye'den sonra nefis bir doğada genellikle inerek Altınova'ya ulaşıyor ve burada vedalaşıyoruz. Ben D-100'de hızla ilerliyorum. Öyle ki Gonca rampasında 60 km. hızlara ulaşıyorum.(tabi ki inişte) Yol yapımında çalışan bir işçi - Beş'e tak beş'e diye bağırıyor arkamdan. Hızlı gitmeliyim çünkü yağmur geliyor. Yağmur beni Değirmendere'de yakalıyor. Bagajımı poşetliyor ve yağmurluğumu giyiyorum. Burada anayoldan çıkıp köy yollarına giriyorum(Örcün-Saraylı). Anayolun yoğun araç trafiğinden ve Gölcük şehir içi geçişinden kurtulmanın en güzel yolu bu yol. Yağmurda hızlı gitmemeye çalışarak iniyorum yokuşları, pıtır-pıtır ses yapıyor damlalar yağmurlukta.
Saat 1800 'de eve ulaşıyorum, yağmur yağmaya devam ediyor. Bisiklet üstünde 7 saat ve 120 km. yol gitmişim. Dört gün içinde ikinci 120 km. , tesadüf olmalı.
Yolunuz açık olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder