Neden
Gökova'ya gittim? Çünkü, bisikletime daha uzak yerleri göstermek istiyordum. Şaka bir yana,
gitmek duygusu öyle birşey ki az çok hepimiz hissederiz onu. Bu etkinliğin topluca (150 kişi) yapılıyor olması, Gökova körfezinin dayanılmaz cazibesi, çadırda konaklanacak olması, denize girebilecek olmam, yolda olmak, gitmek, gitmek, gitmek...
Tura katılmak fikri uzun zamandır şekillenmişti zihnimde, Serhad'da olumlu fikir bildirdi, bizim oralardan genç dostumuz Emre'ninde gideceğini ramazan bayramında, babası kadim dostum Faruk ile bizi ziyaretlerinde öğrenmiştim. Neyse bağlantılar kuruldu, hazırlıklar yapıldı ve gitme günü geldi çattı.
Akyaka'ya gidiş: 23. ekim-Cuma; Biletleri
Gölcük'den almıştım.
Efe-tur'dan aldım. (Kişi başı 50 tl) Akşamüstü, eşyalarımı daha önce yerleştirdiğim ve kendi imalatım olan tur çantalarımı, çadır ve mat ı bisikletime yerleştirdim. Bisikletle ilk defa bu kadar yüklü gidecektim. Yüküm yaklaşık 15-20 kg. arasındaydı. Ailem benim uzak yerlere gitmeme alışıktı, fakat bu çok farklı bir şeydi. Bisikletleydi. Akşam 20.00 gibi evden seremoniyle( yola su dökmek) ayrılıp, Gölcük otogarına pedal bastım. Pedallarım kilitli (spd) olduğundan, tecrübem bir hafta bile olmadığından ve iki gün önce durduğumda sol ayağımı kurtaramayıp düştüğümden, daha da tedirgindim. Ama korktuğum olmadı ve çok rahatlıkla 7 km ötedeki otogara ulaştım. İnsana başlama cesareti yeter, gerisi gelir.
Bir korkum da otobüs şöför ve muavininin bisiklet alımında çıkarabileceği sorundu. Fakat bu korku da yersiz çıktı. 20.55' de Gölcük'den hareket ettik. Serhad Altınova'da bindi. Bu arada Emre'nin yanımıza gelmesiyle onun da aynı araçta olduğunu öğrendik, Seymen'den binmiş.
Gece yorucu ve uykusuz bir yolculuktan sonra, sabah 07.00' de Akyaka sapağında indik.