28 Mart 2009 Cumartesi

Işık Kirliliği


Gemi limandan hareket ederdi. Eğer gece ise liman ve şehir ışıkları geminin kıç tarafında kalır, puruvada ise karanlık gemiyi içine çekerdi. Gemi karadan engin denize doğru ilerledikçe, şehir ışıkları ufukta batan güneş gibi kaybolurdu. Gemi denizi yara yara ilerlerdi. Ay gökte yoksa, dolunay değilse, karanlık çok koyu olur örterdi üstümüzü. Böyle gecelerde açık denizde gökyüzüne bakmak sonsuzluğa bakmak gibiydi. Yıldızlar ve samanyolu öyle yakın görünürdü ki, uzansam toplayabilirdim sanki. Tanıdığım yıldızları arardım bir arkadaş gibi, işte kutup yıldızı her zamanki yerinde, sirus, vega, aldeberan, altair, rigel. En sevdiğim orion takım yıldızlarıydı. Onun şekli beni etkilerdi, okyanusta gece vardiyaları zordu. Yıldızlar ve geminin ışıkları, dışarıda engin su çölü...

25 Mart 2009 Çarşamba

Lambalarımızı Söndürelim.

Dünya saati

28.Mart.2009 - Cumartesi akşamı saat 20.30 ile 21.30
arasında bir saat ışıklarımızı kapatıp hiç elektrik kullanmayacağız. Bu eylem tüm dünya'da 3 yıldır yapılmakta. Amaç dünyadaki iklim değişikliğine ve global ısınmaya dikkat çekmek, uyuyanları ve karar verici büyükbaşları uyarmak, uyandırmak. Bir saat hiç elektrik kullanmayarak, çevre için, aydınlık bir gelecek için, çocuklarımız için bu eyleme destek verelim.
Tüketime, küreselleşmeye, doğanın yok edilmesine, sömürüye, adaletsizliğe, sürü olmaya karşı duralım. Aşırı enerji tüketiminin dünyamızı ne hale getirdiğinin farkında olanların yanında olalım.

24 Mart 2009 Salı

Yürümek - Panoramik bir bakış


''Aceleci dünyamızda yürümek bir nostalji veya direniş biçimi değil, dünyaya açılmadır. Tam bir yürüyüş, dünyanın uçsuz bucaksızlığını bedenin oranlarına indirger. Yürümenin bütün yönlerine açılan kitapta kentin bedeni, hayvanlar, adlar, yolculuğu yazmak, yürüyüşün tinsellikleri başlıklardan bazıları, Rousseau, Nietzsche, Heidegger ise yürümek fiilinin felsefesi üzerinde duruyorlar.''

Evdeyim ve sıkıntılıyım, dışarıda birtakım araçlar ulumakta; -Hizmet için geliyoruz. Hizmetçiniz olacağız sizin,kul köle olacağız, hizmetin hası bizde. Oy ver yeter, gerisine karışma. Vıcık vıcık, çamur, sıkıntı, boğulma hissi. Dışarı çıkmalıyım, sonunda güneş gösterdi parlak yüzünü, kurtulmalıyım bu boğucu ortamdan,
Öğleye doğru yürümeye başladım...

22 Mart 2009 Pazar

Su gibi Aziz ol, evladım.


Yaşlı Kaptan- (Bardağını uzatarak) Su koyar mısın evladım?
Genç Zabit - Buyrun, süvari bey. (Bardağa sürahiden su döker.)
Yaşlı Kaptan- Su gibi aziz ol, evladım.

Neden Fotoğraf çekiyoruz ?


Çünkü bana yaşadığımı, varolduğumu hissettiriyor. Bir an yakalanıyor sanki yaşamdan, hapsediliyor kareye, olabilirmiş gibi, bir yanılsama belki de, ama olsun, yaşam nedir ki zaten birbiri ardına eklenmiş an'lardan başka. Önceden yaşadığım bir an diyor ki bana; oradaydın, sen vardın, yaşadın, geçtin o köprüden dikkatlice, altından sular aktı, zaman aktı biteviye, bir sevdiğinin parmağı bastı deklanşör'e, bir an yakalandı sevgiyle...
Fotoğraf imzamdır benim yaşam da attığım, işte ben de varım, buradayım, sizinleyim, yaşıyorum.
Bir paylaşımdır o, görseldir. Görünürse, bakılırsa, hakkında konuşulursa anlamlıdır. Onun için saklanır, depolanır, paylaşılmazsa yoktur.
Fotoğraf yaşamın ta kendisidir, geçmişe uzanan, hatırlatan gelip geçtiğini zamanın.
Ne kadar da benzer yaşam o fotoğraf'a; zaman su gibi akmakta ve biz köprüden geçmekteyiz güvensizce, tutunmak isteriz yaşama, ince teller avuçlarımızda, sanki der -her an düşebilirsin!

19 Mart 2009 Perşembe

Ağaçlar Ölmesin.

Söğüt ağacı, kökü sökülüp atıldığı halde tomurcuklanmış, yaşamak ister insana inat.
Benim yaşadığım yerde ağaçlar yaşardı, sıcak yaz güneşinde gölgesinde yürürdük, yol kenarında meşe ağaçlarının, söğütlerin altında böğütlen yerdik. Doğal, katkısız. Yollar dardı. Kıvrılarak giderdi, her kıvrımın ardında yeni bir manzara çikardı önünüze, merak ederdiniz sonrasını yolun. Yazın toz, kışın çamur olurdu. Dar kıvrım kıvrım yollar, kenarları ağaçlı yollar, dipleri çalılı yollar...
Hayvanlar ölmezdi yollarda, yılan, kaplumbağa, kertenkele, kurbağa, kirpi, sincap...
Kuşlar öyle bir öterdi ki, bilinmezdi mozart, bach, çaykovski...
Sonra motor gürültüleri çoğaldı. Yollar yetmez oldu bize. Yollar genişletildi, asfaltlandı, toprak güneşe hasret bırakıldı.
Şimdi; geniş asfalt yollar, dümdüz giden yollar, sıcakta buram buram yanan yollar, yağmurda sel olan yollar, ağacı yok yollar, motorlu canavarlarla hız yaptığımız yollar...
Artık daha hızlı gidiyoruz her yere, zamanımız yok dinlemeye kuş seslerini, işimiz acele.
Hapsettik kendimizi geniş beton evlere, daha büyük ve güçlü arabalara, sanal yaşamlar kurduk.
Farkında bile değiliz verdiğimiz zararın, yok etmekteyiz doğal olan ne varsa.

16 Mart 2009 Pazartesi

Okuduklarım

Bu kitabı ikinci kez ve bir günde okudum. Altını çizdiklerimle kitap gerçekten çarpıcı ve düşündürücü...
Kitap YKY çıkmış, 215 sayfa.
Arka kapağında kitap hakkında şunlar yazılmış;

14 Mart 2009 Cumartesi

Papatya

Doğa'nın muhteşem armonisi bir çiçeğin detayında saklı.
Böyle yalın ve düzenli ki, neden arıyor insan arkasında.
Bulmak imkansız olsa da sakladığı sırrı siyahında.
Beyaz yapraklarıyla uzanıyor aydınlığa, diyor:
Devam et aramaya, karanlıklar çıkar aydınlığa.

13 Mart 2009 Cuma

Para... Para... Para...

Ben hayatım boyunca para'yı amaç olarak benimsemedim. Çocukluğum 60'lı yıllarda geçti...

11 Mart 2009 Çarşamba

Uslu Vatandaş


Ben uslu vatandaşım, itiraf ediyorum.
İsmime bakmayın siz, coşmadım ben özgürce.
Çocuktum, sen sus, konuşma, taşma dediler.
Dinledim, saygılı oldum, eleştiremedim kalıpları.
Hiç bisikletim olmadı benim çocukken...

5 Mart 2009 Perşembe

Fotoğraf'lar - Hayvanlar alemi

Fotoğraf bakıştır dünyaya , geçmiştir ama bugüne kalan bir izdir aynı zamanda.
Balık akvaryumdan sanki dışardakilere birşeyler söylemek istiyor...

4 Mart 2009 Çarşamba

Gönen Kaplıca tatili

Yarıyıl tatilini fırsat bilip, eşim ve küçük kızım da dinlenmiş olurlar düşüncesiyle, geçen yılda gittiğimiz Gönen kaplıcalarına gitmeye karar verdik. Anne- babamın Yıldız otel için %50 indirim kartından da faydalanarak 5 gün için yer ayırttık.
Otelin arka bahçesindeki sıcak havuzda manzara.

3 Mart 2009 Salı

Fotoğraf'lar - Konuşmalar

Doğa, bakmasını bilen gözlere herşeyi söyler; o çeşitlidir, sonsuzdur, derindir, bir o kadar da pusludur sakladığı sırlarıyla. Durup seyretmelidir bazen bakmalıdır insan, o dev o ulu ağacın bile bu resmin içinde ve bu resmin bir parçası olduğuna...

Takvim yaprağı


Hepimizin bir doğum günü var. Ama sanırım yaş ilerledikçe anımsanmaz bu günler, çocukluktaki kadar. Bilgisayarın yanındaki duvar takvimi bana anımsattı. Bir an yaprakları geri saysam kaç tane yaprak koparmışım yaşamdan diye düşündüm. Belki biraz sanal bir geri sayım olacak ama tam 17885 (onyedibinsekizyüzseksenbeş) adet takvim yaprağı ediyor. Üst üste konulsa boyumu geçiyor sanırım.
Fakat yaşam budur işte. Günleri koparırız ve atarız bir takvim yaprağı gibi. Belki bazen saklarız bazılarını, bunlar bizim için önemli günler, yol ayrımlarıdır. Ama ne kadar saklasakta, sararır yok olur o yapraklar.
Düşecek bundan sonra, sonbahar da ağaç yaprakları gibi takvim yapraklarıda.
Ağaç yapraklarını her yıl döktü diye hüzünlenir mi? Hayır.
Döngü sürer, yenilenir yapraklar baharda öylesine güçlü, öylesine parlak.
Ben kopardığım yaprakları hesapladım ama koparacaklarımız sırdır söylenmez bize.
Hep merak edelim diye, bu sonsuz akışta neredeyiz...
Ben bir ağaç gibi her yeni yaprakta yeniden canlanmak isterim.
Doğa bana öğretir, tomurcuklarından yeni yapraklarını doğuracak ağaçlar.
Asla kaygı duymamalıyım gelecekten, ben baharda doğmuşum.

1 Mart 2009 Pazar

Fotoğraf'lar ; Siyah-beyaz anılar.

Rahatsızlığım nedeniyle evde kalınca, havalarda soğuk ve yağışlı olunca eski fotoğrafları karıştırdım. Eski siyah-beyaz fotoğraflarımı paylaşmak istedim...